Küresel problemlere odaklanan Avrupa, bir yandan da iç ahengi yakalama gayreti içinde. Ancak ülkelerin içlerindeki sıkıntıları, küresel meselelerden daha fazla gündemi meşgul ediyor.

Brexit vurgunu Büyük İngiltere
AB’den ayrılma sürecinde olan Birleşik Krallık, bu kararın siyasi, sosyal ve ekonomik etkileri çerçevesinde şekilleniyor. Yüzde 48’e 52 gibi dar bir marjla alınan Brexit kararı, ülkedeki bölünmüşlüğü gösteriyor. Özellikle AB’nin 100 milyar avroya varan bir “ayrılık anlaşması” istemesi, müzakerelerde çıkmazı derinleştiriyor. Terör saldırılarının yanı sıra İskoçya ve Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan ayrılmak istemesi, Brexit’le beraber yeni bir ivme kazanacağı öngörülüyor.

Macron’a güven gittikçe azalıyor
Fransa’da en önemli sıkıntı, büyük beklentilerle seçilen Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un reform vaatlerini yerine getirmeye çalışmasıyla ortaya çıkıyor. Parlamentoda yeterli desteği olmayan Macron’un, kararnameler yoluyla reformları hayata geçirmeye çalışması, ülke genelinde protesto ve grevlere yol açıyor. Ayrıca birçok defa terör eylemlerinin hedefi olan Fransa’da Kasım 2015’te yürürlüğe giren OHAL, 6 defa uzatıldı. Terör ve sığınmacı problemleri, ülkede aşırı sağın güçlenmesine yol açıyor.

İstikrarsızlıkla boğuşan İtalya
İtalya’da siyasi istikrarsızlık, ekonomik problemlere yol açıyor. Beşinci yılına giren yasama döneminde merkez sol liderliğinde 3 ayrı koalisyon hükûmetinin işbaşı yaptığı ülkede, Mayıs 2018’de yapılacak genel seçimlere sağ partilerin oyunun yükselmesi bekleniyor. Seçimde, AB, NATO ve serbest ticaret karşıtı Beş Yıldız Hareketi’nin iktidara gelmesi durumunda Brüksel’le ilişkilerin gerilmesi bekleniyor. İtalya, güçlü konumuna karşın yüksek mali borç ve işsizlik oranıyla dikkati çekiyor.

Portakalları İslamofobi sardı
Hollanda’da genel seçimlerin üzerinden 200 gün geçmesine rağmen hükûmet kurulamaması, belirsizliğe sebep oluyor. En az dört parti ile kurulacağı düşünülen koalisyonun ne kadar etkili olacağı soru işaretlerine yol açıyor. Aşırı sağın yükselmesi ile diğer partilerin söylem ve eylemleriyle faşist politikaya yönelmeleri, ülkeye yayılan bir İslam karşıtlığına sebep oluyor. AB Temel Haklar Ajansının (FRA) anketine göre, Müslümanların yüzde 30 oranıyla en çok ayrımcılığa maruz kaldığı ülke Hollanda olarak ön plana çıkıyor.

“Batık devlet” Belçika
Belçika, federal yapısı, resmî dilleri, siyasi partileri, sosyal bölünmüşlük, reform yapma kabiliyetini yitirmesi ve Avrupa’nın terör üssü olması sebebiyle sık sık “batık devlet” olarak gösteriliyor. Haziran 2010’da yapılan genel seçimlerin ardından Flaman ve Valon partilerinin anlaşamaması yüzünden ancak 541 gün sonra hükûmetin kurulabildiği ülke, bu alandaki dünya rekorunu hâlâ elinde bulunduruyor. Avrupa’nın terör üssü olan Belçika, DEAŞ, PKK, DHKP-C ve FETÖ’nün faaliyetlerine devam edebilmesi sebebiyle tepki çekiyor.

Nazizm hortladı
– Almanya’da 24 Eylül’de yapılan genel seçimlerde ortaya çıkan tablo, hem ülke hem de AB için ciddi bir problem teşkil ediyor. Seçimde yüzde 12,6 oranında oy alan Almanya için Alternatif (AfD) partisinin üçüncü parti olması paniğe yol açtı. Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa ırkçı bir parti meclise girdi. Öte yandan ülkede yaşlı nüfusun artışı, doğum oranlarındaki azalma iş gücünde tehdit oluşturmakta.
– Avusturya’da da aşırı sağın yükselmesinin en önemli sıkıntı olduğu değerlendiriliyor. 15 Ekim’de genel seçime gidecek ülkede, İslam karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve popülist söylemlerin daha yoğun kullanılmasına sebep oluyor. Merkez ve aşırı sağ partilerin oluşturması beklenen koalisyonun muhtemel politikaları, şimdiden başta Müslümanlar olmak üzere ülkedeki azınlıkları tedirgin ediyor.
– Yunanistan’da yaklaşık 8 yıldır devam eden ekonomik kriz sebebiyle uygulanan kemer sıkma politikaları, gelir seviyesi oldukça düşen halkını olumsuz etkiliyor. Birçok alanda arttırılan vergiler, özellikle dar gelirli vatandaşların omuzlarındaki yükü arttırırken, kârlılığı düşürmesiyle ülkeye gelen yatırımlar için de engel teşkil ediyor.
– Macaristan’da, AB ile yaşanan sert tartışmalar dikkati çekiyor. AB, Macar yönetimini ifade özgürlüğünü kısıtlamak, sığınmacı politikasını uluslararası AB kanunlarına aykırı yürütmek ve medya ile sivil toplum örgütlerini baskı altına almakla suçluyor. Brüksel, aynı zamanda hükûmetin Macar halkını AB’ye karşı kışkırttığını, yargının bağımsızlığını yok ettiğini öne sürüyor.
– Polonya da AB ile ciddi sıkıntılar yaşıyor. Ülkede, muhafazakâr ve AB’ye karşı eleştirel görüşleriyle bilinen Hukuk ve Adalet Partisinin (PiS) 2015 seçimlerinde oyların çoğunluğunu alarak iktidara gelmesinin ardından gerilmeye başlayan AB-Polonya ilişkileri, son dönemde en kötü dönemlerinden geçiyor.
– Çekya, özellikle geçen yıla damgasını vuran hükûmet krizi ve farklı bakanlıklarda yaşanan yolsuzluk problemleriyle anılıyor. Hükûmet, bazı AB üyesi ülkelere ait şirketlerin Çek çalışanlara hak ettiklerinden düşük ödeme yaptıklarını savunarak bu sıkıntıların AB içinde çözülmesini talep ediyor. Bununla beraber aynı iş için daha az ücret ödenmesinin Avusturya ve Fransa gibi ülkelerde işsizliğe yol açtığı belirtiliyor.